Görünmeyen Yaralar: Sporda Duygusal İstismar Üzerine Psikolojik Bir Değerlendirme


GÖRÜNMEYEN YARALAR: SPORDA DUYGUSAL İSTİSMAR ÜZERİNE PSİKOLOJİK BİR DEĞERLENDİRME


1. Spor Alanında Görünmeyen Tehdit: Duygusal İstismar

Spor, çocukların ve gençlerin sadece bedenlerini değil, kişiliklerini, özgüvenlerini ve sosyal becerilerini de geliştirdiği güçlü bir alandır. Ancak bu alanın içinde bazen pek de konuşulmayan bir karanlık taraf olabilir: duygusal istismar.

Çoğumuz sporda istismarı düşündüğümüzde ilk olarak fiziksel zararları hayal ederiz; sert antrenmanlar, sakatlıklar ya da yetersiz dinlenme, düşmesin, sakatlanmasın, yeterince su içsin… Peki ya duygusal güvenlik? Ses tonları? Kurulan cümleler? Beklentiler? Baskılar? Bir çocuk her gün sahaya gidip, fiziksel olarak hiç zarar görmeden ama duygusal olarak yavaş yavaş yıpranarak spor yapıyor olabilir.

Bir çocuğa antrenörü tarafından sürekli bağırılması, takım arkadaşlarının önünde küçük düşürülmesi, “bu kadar yeteneksiz olamazsın” gibi cümlelerle aşağılanması... Tüm bunlar görünürde disiplin gibi durabilir ama aslında duygusal istismarın spor içindeki yaygın ama gizli yüzüdür. Bu yazı, duygusal istismarın ne olduğunu, sporda nasıl ortaya çıktığını, çocuklar üzerindeki etkilerini ve hem antrenörler hem de aileler olarak neler yapabileceğimizi daha yakından anlamayı amaçlıyor.


2. Duygusal İstismar Nedir? Sporda Nasıl Görülür?

Duygusal istismar, bir çocuğun değerli, yeterli ya da sevilebilir olduğuna dair inancını zedeleyen, tekrar eden ve zarar verici sözlü ya da davranışsal tutumlardır. Fiziksel bir yara bırakmaz ama psikolojik olarak derin izler bırakabilir.

Spor ortamında bu tür davranışlar sıklıkla “motivasyon” ya da “disiplin” adı altında normalleştirilir. Hâlbuki, çocuğun kendilik algısını bozan, onu utandıran ya da değersiz hissettiren her tür davranış, duygusal istismarın alanına girer.

Sporda Duygusal İstismara Örnek Olabilecek Durumlar:

• Sürekli bağırmak, azarlamak, alay etmek

• Başarısızlıkla tehdit etmek (“Bir daha böyle oynarsan seni takımdan atarım”)

• Takım arkadaşlarının önünde küçük düşürmek

• Başarıyı sevgiyle ilişkilendirmek (“Kazandığında seni seviyorum, yoksa değil”)

• Sporcuya lakap takmak ya da etiketlemek (“Tembel”, “Korkak”, “Zayıf halkasın”)

• Aileye ya da seyircilere karşı utandırmak

• Yalnız bırakmak ya da dışlamak (ceza olarak soyunma odasına göndermek vb.)

Bu tür davranışlar antrenörlerden gelebileceği gibi, bazı durumlarda aile üyelerinden ya da takım arkadaşlarından da kaynaklanabilir. Özellikle "baskıcı ebeveynlik" ya da "rekabeti abartan arkadaş ilişkileri", çocukların spor yaparken incinmesine yol açabilir.

Not: Çocuklar çoğu zaman bu davranışların istismar olduğunu anlamazlar. Hatta “Bu böyle olmalı” diye düşünmeye başlarlar. Asıl tehlike de burada başlar.


3. Duygusal İstismarın Çocuk Üzerindeki Psikolojik Etkileri

Bir çocuğun fiziksel olarak sağlam görünmesi, ruhunun da sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Spor ortamında maruz kalınan duygusal istismar, çocuğun benlik gelişimini, duygularla başa çıkma becerisini ve sosyal ilişkilerini derinden etkileyebilir.

Kısa Vadeli Etkiler:

• Özgüven kaybı: Çocuk, sürekli eleştirilmekten dolayı kendine olan inancını yitirir.

• Kaygı ve stres: Antrenmana gitmeden önce mide bulantısı, uyku sorunları, iştah değişiklikleri gibi belirtiler görülebilir.

• Aşırı performans baskısı: “Hatalı olursam sevilmem” algısı gelişir. Sürekli eleştirilen çocuk, sahaya değil, "hatalarını gizlemeye" odaklanır.

• Motivasyon düşüklüğü: Spor artık bir keyif değil, bir korku alanı hâline gelir.

Uzun Vadeli Etkiler:

• Kronik değersizlik duygusu: Çocuk, sadece başarılı olduğunda değerli olduğunu düşünmeye başlar.

• Depresyon ve anksiyete bozuklukları: Sürekli stres altında kalan çocuklar, ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde ciddi ruh sağlığı sorunları yaşayabilir.

• Travma tepkileri: Bazı çocuklar yaşadıkları aşağılanma, tehdit ya da yalnız bırakılma durumlarını yıllar boyunca unutamaz.

• Spordan soğuma ya da tamamen bırakma: Sporun iyileştirici gücü, çocuk için bir stres kaynağına dönüşür.

Bu psikolojik etkiler sadece bireysel değil, toplumsaldır. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “ Vatanı Korumak Çocukları Korumakla Başlar”. Çünkü mutlu, özgüvenli çocuklar, sağlıklı toplumların temelidir.

Duygusal istismarın zararları sadece duygusal değil; çocuğun fiziksel sağlığı, okul başarısı ve sosyal ilişkileri de bu süreçten olumsuz etkilenebilir. Dahası, bu yaralar bazen yıllar sonra bir yetişkinin terapi odasında ortaya çıkabilir. Bu yaralar kapatılabilir, ancak bunun için farkındalık ve doğru adımlar şarttır. Çocuklarımızın sadece bedenlerini değil, ruhlarını da koruyalım. Çünkü gerçek başarı, sağlıklı ve mutlu sporcular yetiştirmektir.


4. Neden Fark Edilmiyor? Neden Bu Kadar Yaygın?

Spor ortamında duygusal istismarın bu kadar yaygın olmasının en temel nedenlerinden biri, bu davranışların çoğunun “normal” kabul edilmesidir. Yani bazı istismar biçimleri, toplumsal olarak ödüllendirilen veya tolere edilen davranışlar hâline gelmiştir.



Normalleştirilen İstismar Dili:

“Başarı istiyorsan ağlamayı bırak.”

“Takımı sırtından aşağı çektin, yazık!”

“Senin gibi biri bu seviyede olmamalı.”

“Odaklan artık!”

“Yine kaçırdın!”

“Bu kadar zor mu yani?”

Bu cümleler kulağa tanıdık gelebilir. Çünkü bu tarz söylemler, otoriteye bağlı, yarışma odaklı ve baskıcı spor kültüründe motivasyon aracı gibi görülür.

Görmezden Gelinmesinin Nedenleri:

1. “Böyle büyüdük, böyle öğrendik” yaklaşımı:

Antrenörlerin bir kısmı kendi deneyimlerini tekrar eder. Kendisinin de bu şekilde eğitildiğini söyler ve bu yaklaşımı “katı ama gerekli” olarak görür.

2. Başarıya odaklı sistem:

Sporun amacı ne yazık ki çoğu zaman “mutlu çocuklar” değil, “madalya alan çocuklar” olarak konumlandırılır. Bu da duygusal iyilik hâlinin göz ardı edilmesine neden olur.

3. Ailelerin farkında olmaması:

Birçok ebeveyn, çocuğun sessizliğini “disiplinden memnuniyet” olarak yorumlayabilir. Oysa bazı çocuklar utandığı, korktuğu ya da suçluluk duyduğu için konuşamaz.

4. Çocuğun duygularını ifade edememesi:

Küçük yaşlarda duygularını adlandırmakta zorlanan çocuklar, yaşadıkları istismarı “normal zorluklar” gibi algılayabilir. Bu da problemi görünmez kılar.

Not: Duygusal istismarın en tehlikeli yönlerinden biri, failin genellikle “iyi niyetli” görülmesidir. Sert ama yetenekli bir antrenör, sevgi dolu ama baskıcı bir ebeveyn... Bu tür ilişkilerde zarar verici davranışlar fark edilmeden sürebilir.

5. Ne Yapabiliriz? Antrenörler ve Ebeveynler İçin Yol Haritası

Duygusal istismarın farkına varmak ve onu önlemek, çocukların sporla sağlıklı ve mutlu bir ilişki kurabilmeleri için kritik önemdedir. Hem antrenörler hem de ebeveynler, bu görünmeyen yaraların kapanmasında rol alabilir.

Antrenörler İçin Öneriler:

Pozitif dil kullanımı: Eleştirirken yıkıcı değil, yapıcı olmaya çalışın. Örneğin, “Bunu böyle yaparsan daha iyi olur” gibi cümleler tercih edin.

Duygusal farkındalık: Çocukların duygusal tepkilerini gözlemleyin. Kaygılı, üzgün ya da çekingen davranışları göz ardı etmeyin.

İletişim kanallarını açık tutun: Sporcuların size güvenebileceği ortamlar yaratın; onları dinleyin ve saygı gösterin.

Disiplin ve istismarı ayırın: Sert disiplin ile duygusal istismarı karıştırmayın. Disiplin, öğrenmeyi destekler; istismar ise zarar verir.

Kendinizi geliştirin: Psikolojik eğitimlere, çocuk gelişimi ve spor psikolojisi atölyelerine katılın.

Ebeveynler İçin Öneriler:

Çocuğunuzun duygularına kulak verin: Onun antrenman sonrası ruh haline dikkat edin, duygularını ifade etmesi için teşvik edin.

Destekleyici olun, baskıcı değil: Başarıyı tek kriter yapmayın, çocuğun spor yapmaktan keyif alması öncelikli olsun.

Antrenörle iletişimde açık olun: Çocuğunuzun yaşadığı zorluklar veya antrenörün yaklaşımı hakkında görüş alışverişinde bulunun.

Sporun sadece yarışma olmadığını hatırlayın: Çocuğunuzun gelişim alanı olduğunu, hataların öğrenme parçası olduğunu kavrayın.

Profesyonel destekten çekinmeyin: Duygusal sorunlar devam ederse, bir çocuk psikoloğu veya spor psikoloğundan yardım alın.






Stj. Psk. Demet Akdoğan 29 Mayıs 2025
Bu gönderiyi paylaş
Etiketler
Arşivle
Giriş to leave a comment
Anaokulu ve İlkokul Çağındaki Çocuklarda Ayrılık Kaygısı ve Çözümleri